Ekonomik İstikrar Kalkanı, Tarımsal Destekler ve Çiftçi Borçları

Orkun Doğan

In Yerküre'nin Sesi Posted

Tarımsal desteklemeler hükümetlerin toplumsal olarak dezavantajlı bir kesim olarak gördükleri çiftçilere hayırseverlik kabilinden, gönüllerinden koparak lütfettikleri yardımlar değildir. Sosyal sigortalar ve diğer toplumsal transfer gibi devletin varlık amacına uygun olarak toplumsal adaleti amaçlayan yeniden bölüşüm sisteminin bir parçasıdır. Çiftçiye ödenen tarımsal destekleme fonunun kaynağı çiftçilerin ve diğer toplumsal kesimlerin, tüm yurttaşların ödediği vergilerle var ettiği merkezi bütçedir, bu bütçenin nasıl dağıtılacağı meselesi demokratik sistem gereği öncelikle iktidarın sorumluluğudur, lütfu değil.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 30 Mart’ta kameraların karşısına geçtiğinde birçok kişi salgının daha da yayılmasını engellemek amacıyla en azından salgının daha çok yayıldığı belirli merkezlerde sokağa çıkma yasağı gibi tedbirleri açıklamasını bekliyordu. Ancak, Cumhurbaşkanı herkese kendi kendine gönüllü karantina uygulaması çağrısını yineledi. Kendi karantinasını uygulama imkanı, şansı, seçimi olmayan ülkenin üretim çarkını döndüren çalışanlar için “en kısa zamanda” tedbirlerin alınacağını belirterek üretime devam dedi. Genel olarak yakın zamanda yapılacaklara, yapılması planlanan işlere ve çalışmalara vurgu yaptığı konuşmasına, salgınla mücadele eden birçok ülkenin aldığı mali ve parasal önlemlere nazaran kapsamı kısıtlı ve hacmi küçük ekonomik tedbirleri sıralayarak devam eden Cumhurbaşkanı, konuşmasını 7 aylık maaşını bağışlayarak başlattığı #bizbizeyeteriz kampanyası için tüm milletten destek isteyerek sonlandırdı.

Bir sonraki konuşmasında, daha evvel açıklanan salgının ekonomik etkilerinden korunmak amacıyla alınan önlemlerin sıralandığı ekonomik istikrar kalkanı paketine ek olarak hayata geçirilecek önlemlerden de bahsetti Cumhurbaşkanı: Yeni krediler, kredi geri ödemelerinin ötelenmesi ve hanehalklarına yapılacak çeşitli ödemelerin öne çekilmesi gibi. Sağlık çalışanlarına (Türksat üzerinden-malum operatörler değil) sağlanacak 100 GB’lık ücretsiz internet hizmeti müjdesinden hemen sonra pandemiden etkilenmesi olası kesimlerden biri olarak ilk defa çiftçilerin adı geçti. Çiftçilere yönelik önlemler de açıklamada şöyle yer buldu: “Çiftçilerimize destek olmak için 2020 yılı tarımsal desteklerinin yarıya yakınını bugüne kadar ödedik. Hububat ve sebze başta olmak üzere hemen tüm tarım ürünlerinin üretiminde kendi kendimize yeterlilik oranımız yüzde 100’ün üzerindedir.”

Cumhurbaşkanının açıklamalarına göre pandeminin sebep olabileceği ekonomik darboğazdan olumsuz etkilenmesi muhtemel çiftçilere destek olmak için 2020 yılı tarımsal desteklerin yarıya yakını ödenmiş. Bu açıklamada bahsedilen ödemeler, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli tarafından 27 Mart’ta (bu açıklamadan 3 gün önce) bir televizyon kanalında katıldığı programda müjdelenmişti[1]. Pakdemirli, 2019 üretim yılına ait destekler kapsamında çiftçilere 27 Mart itibariyle 1,8 Milyar TL ödeme yapılacağı açıklamıştı. Cumhurbaşkanının açıklamalarında da ise bu ödemeler ufak bir fark ile 2020 yılı tarımsal destekleri kapsamında sunuldu. Sonuçta 2020 yılındayız. Ancak bu ödemelerin Pakdemirli’nin ifade ettiği gibi 2019 üretim yılına ait ödemeler olması daha olası. Çünkü temel amaçlarından biri tarımsal üretimi yönlendirmek olan tarımsal desteklemelerin, üretim sezonunun takip eden yılda, hasattan sonra ödenmesi ülkemizde olağan bir durum. Hangi ürüne ne kadar prim ödeneceği, mazot, gübre gibi alan bazlı desteklemelerin hangi üründe ne kadar olacağına yönelik, “2019 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemeler İlişkin Karar” 24 Ekim 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti[2]. 2020 yılına dair ödemelerle ilgili ise henüz bir karar Resmi Gazete’de yayımlanmış değil. Yani ödemeler 2020 yılının değil 2019 yılının.

Peki ya ödemelerin zamanlaması? İfade ettiğim gibi, bir cari yıla ait tarımsal desteklemeler, düzenli olarak takip eden yılda ödeniyor. Ayrıca ödemenin yılın hangi döneminde, hangi desteklerin, ne kadar ödeneceğine dair bir net bir takvim genelde işletilmiyor. Bu süreçte teamüller hakim. O yıl seçim yılıysa, ödemeleri hemen seçim öncesine kaydırmak sıkça başvurulan bir yol. Geçen sene, yani 2019’da, 2018 yılına ait tarımsal desteklerin 22 Şubat itibariyle ödenmeye başlanacağı duyurulmuştu, 31 Mart’a kadar yoğun bir ödeme takvimi işletilmiş olsa gerek[3]. Bu yılın başından itibaren Korona salgınından bağımsız olarak tarımsal ödemeler Bakanlığın takvimine göre peyderpey yapılıyordu[4]. Bakanlığın salgını gündemine aldıktan sonra açıkladığı ve salgına karşı çiftçileri desteklemek için kuşanılan istikrar kalkanlarından biri olarak lanse edilen 1,8 milyar ödemenin öncesinde yaklaşık 7 milyar TL destekleme ödemesi, yılın ilk üç ayı içerisinde farklı zamanlarda ödenmiş veya Nisan’da ödenmek üzere takvimlendirilmiştir. Bu noktada, Tarım ve Orman Bakanı’nın 2020 merkezi hükümet bütçesinden, tarımsal desteklemeler için 22 milyar TL ayrıldığı söylediğini hatırlatmak gerekir[5]. Tarım Bakanı tarafından 2020 yılında bugüne kadar açıklanan tarımsal desteklerin toplamına ve planlanan tarımsal destekleme bütçesine bakılırsa yapılan ödemelerin yarıya o kadar da yaklaşmadığı görülüyor.

Özetle ortada olan durum şu: Çiftçilerin yasa nezdinde hükme bağlanmış, merkezi bütçeden karşılanan (miktarı ve şekli eskiden Bakanlar Kurulu, artık Cumhurbaşkanlığı kararı ile belirlenen), önceki yıl yaptığı üretim karşılığında hak kazandığı ödemeleri gelenekselleştiği üzere geç ve geçen seneki ödeme takvimine benzer bir şekilde yapılırken (belki) bazı ödemelerin salgın sebebiyle erkene çekilmesi iktidarın çiftçiler için aldığı veya duyurduğu tek önlem. Şu zamana kadar başka önlemler hayata geçirilmiş veya en azından planlanmış ve henüz açıklanmamış olabilir mi? Ortada bir hakkı lütuf gibi sunma fırsatı olsaydı, bu zaten farklı şekillerde kamuoyuna ve çiftçilere müjdelenirdi. Özetle hükümetin çiftçiler için de daha fazla kredi almaya yönlendirme, borç öteleme veya hakedilişi erkene çekme dışında, yeni bir bütçe finansmanı gerektirecek herhangi bir mali tedbir ortaya koy(a)mayacağı anlaşıldı. İktidarın kendine itiraf edemediği, örtük olarak kabul ettiği durum şu: Bütçe “kısıtları” ek önlemlere imkan tanımıyor. Ancak bu mali kısıtların ötesinde hükümetin ne çiftçilere yönelik farklı destek mekanizmaları uygulayacak politik iradesinin ne de planlama kapasitesinin olduğunu ifade etmek gerek.

Tarımsal desteklemeler, farklı dönemler ve coğrafyalarda farklı ideolojilerin temsilcileri olan iktidarlar tarafından politik çıkarlar gözetilerek popülist uygulamalara konu oldu. Mevcut küresel gıda rejiminin ticaret kuralları kısıtları içinde AKP hükümetlerinin sosyal politika yaklaşımının tarım alanındaki tezahürü olarak benzer bir çerçevede ele alınıyor. Toplumsal sözleşme ile kabul edilen sosyal devletin bir görevi olarak telakki edilmiş ve tarihsel süreçte toplumsal güç ilişkileri tarafından ortaya konan ve dönüşen çeşitli yeniden bölüşüm mekanizmalarını iktidarın sahibi olarak kendi yeniden üretimini garanti etmek amacıyla araçsallaştırmak, iktidarın izlediği yol bu. Tarımsal desteklemeler hükümetlerin toplumsal olarak dezavantajlı bir kesim olarak gördükleri çiftçilere hayırseverlik kabilinden, gönüllerinden koparak lütfettikleri yardımlar değildir. Sosyal sigortalar ve diğer toplumsal transfer gibi devletin varlık amacına uygun olarak toplumsal adaleti amaçlayan yeniden bölüşüm sisteminin bir parçasıdır. Çiftçiye ödenen tarımsal destekleme fonunun kaynağı çiftçilerin ve diğer toplumsal kesimlerin, tüm yurttaşların ödediği vergilerle var ettiği merkezi bütçedir, bu bütçenin nasıl dağıtılacağı meselesi demokratik sistem gereği öncelikle iktidarın sorumluluğudur, lütfu değil. Tarım Bakanı 2020 yılı bütçe görüşmelerinde AKP hükümetlerinin tarım alanındaki icraatlerini sıralarken şu hesaba da başvuruyor; “Tarıma yapılan çeşitli desteklemelerin yanı sıra, 2003-2018 döneminde, çiftçilerimize 117,4 milyar lira direk nakit destekleme ödemesi yaptık. Bu yıl ekim ayı sonuna kadar ise toplam 14,5 milyar lira nakit destekleme yapılırken, yıl sonuna kadar 16,9 milyar lira destekleme ödemesi gerçekleştirilmiş olacak.” 2019 yılındaki desteklemeleri de hesaba katarsak 133,3 milyar TL ediyor. Bu istatistiklere, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının sektörel enerji denge tablolarında yer alan tarımsal üretimde kullanılan yıllık motorin verilerini ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) yayınladığı yıllık “Petrol Piyasası Fiyatlandırma Raporlarında” yer alan motorin nihai satış fiyatı ve vergi yükü verilerini dahil ederek bakanın sunumunu yeniden değerlendirmek daha isabetli olacak. Bu verilerin yardımıyla (fiyat-vergi verilerine açık olarak ulaşılabildiği ilk yıl) 2005 yılından 2019 yılına tarımsal üretimde kullanılan motorin için ödenen verginin toplamı 103,6 milyar TL olarak tahmin edilebilir. Bu tablo tarımsal desteklemelerin bir lütuf değil bir hakediş olduğunu farklı bir perspektiften gözler önüne seriyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre Şubat 2020 itibariyle toplam hacmi 115 milyarı bulan tarımsal krediler, bunların içinde 30 milyar TL’yi bulan kısa vadeli borçlar ve yüzde 5’lere yaklaşan takipteki kredi oranları çiftçiler için mevcut düzende borcun zaten döndürülemediği, borcun borç ile kapatılmaya çalışılarak daha da yığıldığı bir manzarayı ortaya koyuyor. Farklı dönemlerde hükümetin başvurduğu borçların ötelenmesi, yeni faiz oranlarıyla zıplatılması gibi uygulamalar yerine, çeşitli kesimlerin vergi borçlarının affedilmesi gibi, çiftçilerin ilk aşamada kamu bankalarına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının belirli şartlar ile silinmesi, diğer bankalardaki tarımsal kredilerin bir fon yardımıyla kamu bankalarına devredilmesi ve bütçeye görev zararı olarak işlenmesinin ve tabana yayılması kriz halini alan çiftçi borçları için bir çözüm olabilir mi? Bütçe nerede deyip kestirip atmadan önce enine boyuna tartışmak, var olan durumun sosyal ve ekonomik maliyetlerini ortaya koyarak, bu öneri ile ilgili bir fayda-maliyet analizi yapmak gerek. Bütçe aramaya 2006’dan bu yana çiftçilere eksik ödenerek başka projelere kaydırılan bütçe kaynaklarından başlayabiliriz. 2006’da yasalaşan Tarım Kanunu’nda (21. Madde) tarımsal destekleme programları için merkezi bütçeden ayrılacak kaynağın milli gelirin yüzde birinden az olamayacağı hükme bağlanmış olmakla birlikte, yapılan tarımsal destekleme ödemeleri her yıl bu asgari tutarın altında kaldı. Yıllık olarak merkezi bütçeden tarımsal destekleme için yapılan ödemelerle, milli gelire oranla yapılması gereken asgari tutarları karşılaştırıldığında, 2006 ile 2019 yılları arasında aradaki farkın toplamı 150 milyar TL’yi buluyor. Bu fark, tarım kesiminin kamu ve özel bankalardan ve tarım kredi kooperatiflerinden kullandıkları toplam nakdi ve gayri nakdi kredi tutarından fazla. Çiftçilerin bankalara olan borçlarının silinmesi için gerekli olan finansman, devletin desteklemeler kapsamında 2006’dan bu yana çiftçiye olan birikmiş borcuyla rahatlıkla karşılanabilir(di).

Bir süredir ticaret savaşları ve ihracat kısıtlamaları üzerinden gündeme gelen gıda siyasetlerinin küreselden ulusal ölçeğe geri çekilme eğilimi salgının yol açacağı ortamda hız kazanacağa benziyor. Küresel gıda rejimini şekillendirecek dinamik küresel gıda ticareti değil, ulusal ve yerel gıda güvencesi ve gıda güvenliği politikaları olacak. Gıda siyaseti sınırlara çekilirken, içe doğru daralırken, kendine yeterlilik, krizler karşısında dayanıklılık, gıda egemenliği tartışılması gereken önemli kavramlar olarak öne çıkıyor[6]. Tartışmasız, salgınının tarım ve gıda alanına yansımaları çok boyutlu olacak. Sağlık sorunları ve alınan tedbirlerin etkisiyle tarımsal üretimin sekteye uğraması, gıda tedariğinin olumsuz etkilenmesi, turizm ve hizmet sektöründeki daralma ve halkın gıda güvenliğiyle ilgili artan kaygıları sonucunda gıda talebinin azalması şeklinde hem talep hem arz yönlü şokların birarada gerçekleşeceği bir süreç ile karşı karşıyayız. Politikasızlık veya bilimsel gerçekleri yadsıyan, katılımcı olmayan politika yapım süreci bu şokların etkilerinin daha uzun sürmesine neden olacaktır.  Hali hazırda hem iklim krizinin etkileri, hem tarımsal girdilerde yüksek dışa bağımlılık sebebiyle kur krizinin yol açtığı piyasa şokları karşısında borçluluk sarmalı içinde üretmeye ve toplumu beslemeye devam eden küçük üreticiler için bu sürecin etkileri çok daha hayati olacak. Tarımsal üretimi sonlandıran üreticilerin, yeniden tarımsal üretime dönme ihtimallerinin düşük olduğu biliniyor.  Tarım ve gıda üretiminin organik karakteri ve doğal süreçlere bağlı yapısı gereği, bugün atılmayan adımların uzun vadeli kalıcı etkileri olacaktır. Bu ortamda tarımsal desteklemelerin ve tarımsal üretimle ilgili alınacak tedbirlerin önemi daha da artıyor. Şu zamana kadar salgına karşı hayata geçirilen ekonomik ve sosyal tedbirler doğal olarak ve alışılageldiği üzere kent/endüstri/hizmet odaklı. Örneğin, 65 yaşın üstünde olan vatandaşlar için uygulanan sokağa çıkma yasağı, tarımsal üretimi sürdüren üreticilerin büyük bölümünün tarladan, bahçeden ve ağıldan çekilmesi anlamına geliyor. Özetle şu zamana kadar iktidar nezdinde salgının tarımsal üretime ve kırsal yaşama olası etkilerinin ciddiyetle tartışıldığını ve buna yönelik önlemlerin uygulamaya konulduğunu veya planlandığını söylemek güç. Bu hususta kaygılarını dile getiren meslek örgütleri ve sendikalar acilen muhatap alınarak bir eylem planı hazırlanmalı. Salgının sağlıklı ve temiz gıda tedarikine yönelik yarattığı risklere karşı en büyük tedbir, toplumun bütün kesimlerinin sağlıklı gıdaya sürekli erişebilmesinin yolu küçük üreticileri desteklemek olacaktır. Bu halk sağlığı adına ertelenemez bir zorunluluktur.

[1] https://www.tarimdunyasi.net/2020/03/26/ciftciye-hem-destek-hem-ithalat-sopasi-olmaz/

[2] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/10/20191024-3.pdf

[3] https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/2018in-mazot-ve-gubre-destek-odemeleri-yarin-basliyor-3625934/

[4] https://www.tarimorman.gov.tr/Haber/4318/Yetistiricilere-85-Milyon-Liralik-Destek-Bugun-Hesaplarda

https://www.tarimorman.gov.tr/Haber/4334/Bakan-Pakdemirli-2-Milyar-384-Milyon-Liralik-Destek-Odemelerine-Bugun-Basliyoruz

https://www.tarimorman.gov.tr/Haber/4380/2-Milyar-674-Milyon-Tl-Destek-Hesaplara-Yatiyor

https://www.tarimorman.gov.tr/Haber/4398/66-Milyon-Liralik-Destekleme-Odemesi-Su-Urunleri-Yetistiricilerinin-Hesabina-Yatirilmaya-Baslandi

https://www.tarimorman.gov.tr/Haber/4403/Bugun-Ureticilere-331-Milyon-637-Bin-Liralik-Destek-Odemesi-Yapilacak

https://www.tarimorman.gov.tr/Haber/4432/Ciftcilerimize-15-Milyar-Liralik-Destek

[5]https://www.aa.com.tr/tr/politika/bakan-pakdemirli-tarimsal-destekler-2020de-22-milyar-liraya-cikacak/1643693

[6] Bu hususta Cumhurbaşkanının açıklamalına yansıyan “Hububat ve sebze başta olmak üzere hemen tüm tarım ürünlerinin üretiminde kendi kendimize yeterlilik oranımız yüzde 100’ün üzerindedir” iddiasının da TÜİK’in bitkisel ürünler denge tablolarında yer verilen yeterlilik oranları istatistiklerine göre genel olarak hububat ürün grubu için gerçeği yansıtmadığını ifade etmek gerek.

 

*

Bu yazı ilk olarak 2 Nisan 2020 tarihinde GazeteDuvar’da yayımlandı.

yerküre yerel çalışmalar kooperatifi

Yerküre Ortaklarına Çağrı:

05.05.2023

Sevgili Ortağımız,

 

Yerküre Yerel Çalışmalar Sosyal Kalkınma Proje Danışmanlığı Bilimsel Araştırma Geliştirme Kooperatifimizin 2022 yılı Olağan Genel Kurulu 08 Haziran 2023 tarihinde Genel Merkezimizde saat 14:00’da çoğunluklu olarak yapılacaktır. Çoğunluk sağlanamadığı takdirde çoğunluksuz ikinci toplantının aynı yer ve saatte 15/06/2023 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. Genel Kurul gündemi mektup olarak posta adreslerinize iletilmiştir. 

Kooperatifimizin yönetim kurulu olarak Genel Kurulumuza katılımınızın önemli olduğunu, katılamadığınız takdirde dilerseniz vekaletinizi genel kurula katılma hakkı bulunan bir başka ortağımıza verebileceğinizi hatırlatmak isteriz.

 Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifi’nin çalışmalarını tüm ortaklarımızın akıl ve iradesiyle daha iyi yerlere taşıyacağımıza  olan inancımızla, hepimize sağlıklı günler diliyoruz.

Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifi
Yönetim Kurulu

yerküre yerel çalışmalar kooperatifi